Esenyurt'ta hızlı nüfus artışının yarattığı sorunlar
Prof. Dr. Ahmet ÖZER - Esenyurt Belediye Başkanı
Esenyurt hem ülke içinden hem de ülke dışından göç alan bir ilçemizdir. Öyle ki 1989’da yeni belde olduğunda nüfusu 37 bin iken 20 yıl sonra 2009 yılında nüfusu on kat artarak 373 bine ulaşmıştır. Sonraki on yılda dramatik göç dalgaları devam etmiş, 2019 yılına gelindiğinde, yıllık ortalama %10 nüfus artış hızı ile resmî nüfusu 987 bine ulaşmıştır. Böyle bir artış dünyanın hiçbir yerinde söz konusu değildir.
Esenyurt her bakımdan tam bir enlerin şehridir. Türkiye’nin en büyük ilçesiyiz ve en hızlı nüfus artışı olan ilçeyiz. 2009 ile 2019 arasında yıllık nüfus artışı %10 civarında gerçekleşmiş. Bu artışla da nüfusumuz resmî rakamlara göre 1 milyon, gayriresmî rakamlara göre 1,5 milyona ulaşmış.
Tek ‘en’imiz bu değil; en çok zenginin ve en çok yoksulun olduğu ilçe de biziz, en çok gencin (240 bin genç), en çok emeklinin (160 bin) olduğu ilçe de... Ve bütün bunları ortaya çıkaran unsur göçtür. En çok göç alan ilçeyiz. 81 ilimizden göç almışız. 101 ülkeden insan yaşıyor, 101 dil konuşuluyor Esenyurt’ta.
Dolayısıyla bu süreçlerin getirdiği önemli sosyoekonomik ve sosyokültürel sorunlarla karşı karşıyayız.
Bu durumun yol açtığı iki olumsuz gelişmeden biri çarpık kentleşmedir, öbürü de kentlileşmemedir. Bu süreçte insanın odağa alınması gerekirken daha ziyade beton lobileri önemsenmiş ve öne çıkarılmış, bu da çarpık kentleşmeyi azdırmıştır. Ne yazık ki bu konuda hem hükümetler hem de yerel yönetimler tam olarak rollerini oynayamamışlardır.
Belediye idari, mali ve organizasyonel olarak bu duruma göre örgütlenmemiş, 1989 yılında belde belediyesi iken 50 bin nüfusa hizmet eden belediye, 2009 yılında ilçe olduğunda 373 bine hizmet etmeye başlamış, daha sonra nüfus üçe katlandığı halde belediye buna göre reorganize olmamıştır. Hükümetlerin ise doğru düzgün bir kentleşme politikası olmadığı için her şey oluruna bırakılmış, şehrin yeşil alanlarında beton kuleleri yükselmiştir.
Sonuçta hızlı kentleşmenin ortaya çıkardığı kent rantlarına saldıran, hizmetten ziyade parayı odak alan bir kesim ortaya çıkmıştır. Bu durum kentin düzgün bir biçimde imarına yardımcı olmak yerine makyavelist bir anlayışla estetikten ve insani yaşam olanağından mahrum kentsel tahribata yol açmışlar. İşte bu hızlı kentleşmenin birinci olumsuz sonucu imar planlarının delik deşik edildiği çarpık kentleşme olmuştur.
Bu sürecin ikinci olumsuz sonucu ise sosyolojik olarak kentlileşememe olarak ortaya çıkmıştır. Birinci süreç fiziki yapıyı tahrip ederken ikinci süreç doğrudan insanı hedef almış, bu da gelişme ve entegrasyon üzerinde olumsuz sonuçlar doğurmuştur.
Şöyle ki; kırsal alanlardan göç ve kaç ile yer-yurtlarından koparak büyük umutlarla Esenyurt’a gelen insanların çoğu umduklarını bulamamış, umutları kentin beton bariyerlerine çarparak tuzla buz olmuştur. Göç ve kaç ile gelenlere sosyal devlet el uzatmadığı gibi yerel yönetimler de beklentilerini karşılayamamış. Dolayısıyla gelen insanlar köylü olmaktan çıkmış, kentli de olamamış, arada kalmıştır. Çünkü kente yeni gelenler iş, aş, beslenme, barınma gibi insani olanaklara tam kavuşamadıkları gibi eğitim, sağlık gibi sosyal olanaklardan da yeterince istifade edememiştir. Ayrıca etkileşimde bulunup dönüşecekleri kentsel dinamikler de yeterince gelişkin ve etkin olmadığı için gelenler kentlileşememiş, adeta kentin varoşlarını devasa köy haline getirmiştir. Bugün, Esenyurt başta olmak üzere birçok kentin çeperinde yaşanan temel insani trajedi, bu arada kalma durumudur.
Bu durum bünyesinde her türlü sosyal, siyasal ve kültürel gerilimi beslemekte, giderilmediği takdirde gelecekte giderilmesi güç sosyal sorunları bünyesinde beslemekte ve büyütmektedir.
Bugün Esenyurt’a baktığımızda 3 farklı kent görüyoruz. Bir, Avrupa dalga boyunda bir Esenyurt; iki, Bangladeş’i aratmayan bir Esenyurt, bir de ucuz konut rantlarına gelen ve hayâl kırıklığına uğramış emeklilerin Esenyurt’u.
Bizim ve tabi o arada hükümetlerin asıl görevi, bu üç kenti bir kent haline getirmektir. Bunun için çarpık kentleşmeyi önleyecek Esenyurtluluk kimliğini öne çıkararak kentlileşmeyi mutlaka sağlayacağız. Bunu sağlamanın yolu evvelemirde toplumsal barışı temin etmekten geçer. Bunun için öncelikle “Barış ve Kardeşlik Şehri Esenyurt” diyoruz.
Çarpık kentleşmeyi önlemek için imar planlarını ayağa kaldırıp hayata geçireceğiz. Kentlileşmeyi sağlamak için kültür, sanat ve spor aktivitelerine ağırlık verecek, Esenyurt’u kültür, sanat ve sporun başkenti haline getireceğiz.
Ayrıca yoksulluğu elimine etmek için sosyal belediyeciliği öne alacak, Esenyurt’u sosyal belediyeciliğin kalbi haline getireceğiz.
İstihdamı artırmak için güçlü yanımız olan üretimi daha nitelikli ve daha verimli hale getirerek, Esenyurt’u bir “Silikon Vadisi” haline dönüştüreceğiz.
Hedefimiz bütün bunları daha adil, daha eşit, daha kapsayıcı ve katılımcı bir belediyecilik anlayışı ile gerçekleştirmektir.
Bu çerçevede göreve geldiğimiz günden beri bayram seyran demeden gece gündüz çalışıyoruz. Başarmaktan başka ikinci bir alternatifimiz yoktur.
Üretimi artıran, bunun adil dağılımı sağlayan ve bütün bunları toplumsal barış içinde gerçekleştiren modelimizi İstanbul’a ve Türkiye’ye hediye edeceğiz.